Sezaryen mi normal doğum mu?

hands-off-my-birth

Bu konuda Türkçe arama yaptığınızda cevap belli. Siyasilerin söylemlerini buraya taşımak istemiyorum, mümkünse uzayın derinliklerine gönderelim. Kadın programlarında konuşan kendini bilmezleri de geçtim. Bu kişilerin kamuoyunda ve kadınların kafasında bıraktığı etki inanılmaz ama olsun. Onların zırvalarında bilimsel altyapı olmasa da ben bilimsel yaklaşmak istiyorum.

Tıp doktorlarından gidelim. Ekranlara çıkan çoğunluk ne diyor? <Tabi ki en doğrusu normal doğum adı üstünde normal. Çocukta veya annede bir komplikasyon olmadığı sürece normal doğum yapılmalı. Gereksiz sezaryen yapılmamalı>.

Dünyada kabul edilen sezaryen oranı %15 civarındaymış. Türkiye’deki oran bu rakamın çok üstündeymiş.

%15 Dünya Sağlık Örgütü’nün bundan 20 yıl önce, 1985 yılında belirlediği ancak daha sonra böyle bir oran verilemeyeceğini belirterek düzelttiği rakam.

Yani, yalan.

Yeni doğan ölümlerinin önüne geçilmesi konusunda başarılı olmuş Mısır, Hindistan gibi ülkelerin uyguladığı önlem sezaryen doğumların artırılması.

Normal doğum, sanıldığının aksine kadın ve bebek için birçok komplikasyon tehlikesi içeriyor. Sezaryen doğuma bağlı komplikasyonların çoğu ise planlanmamış sezaryende yani normal doğumu beklerken oluşan risklerden ötürü son anda sezaryen doğum yapmak zorunda kalan kişilerde görülüyor.

Normal doğumda da anestezi verilerek anne bayıltılmak zorunda kalınabiliyor.

Normal doğum sırasında bebeğin zarar görme olasılığı daha fazla. Bebeğin vakum veya doğum kaşığı ile çıkartılması gereken durumlarda bebeğin bedeninde kalıcı hasar oluşabiliyor.

Normal doğum sonrasında kadının cinsel problemler yaşama olasılığı oldukça yüksek. Sezaryenle doğum yapan kadınlarda bu sorunlar görülmüyor.

Doğum kişisel bir tecrübe. Normal ve sezaryen doğumun avantajları ve dezavantajları var.

Ancak planlanmış bir sezaryen doğuma karşı çıkmanın bilimsel gerekçesi yok veya bu bilimsel gerekçeler normal doğum sezaryen doğumdan daha az risklidir veya sağlıklıdır denmesine izin vermeyecek nitelikte. Aslında bu tartışma, bir adım sonrasında kürtajın tıbben zararlı / riskli olabileceği bu nedenle yapılmaması gerektiğine gidebilecek kadar anlamsız ve absürt.

Kadın kendi bedenindeki taşıdığı bebeğini istediği gibi doğurabilir.

Yalnızca doğumun belirsizliğinden ve çekeceği sancılardan korktuğu için tamamen KEYFİ sebeplerle sezaryen doğum da tercih edebilir.

Bu, inadına benim bedenim, benim bebeğim, benim kararım denecek nokta. Bağıra bağıra SANA NE denecek nokta.

Hükümetin burada yeri yok söz hakkı yok, hiçbir doğum şeklini önerme / teşvik etme hakkı yok. Dayatma hakkı hiç yok.

Devlete düşen yalnızca her kadına sağlıklı ve güvenli şekilde doğum yapabileceği imkanları sağlamaktır.

Gerisi saf kadın düşmanlığı.

Fıtık ameliyatının açık mı kapalı mı yapılması gerektiği konusunda kamusal bir tartışma başlatmak ne kadar tuhaf olurdu değil mi?

5 Comments

  1. Merhaba.

    Bu yazınıza hiç katılmadığımı belirterek başlayayım. Tıp fakültesi öğrencisiyim, kadın doğum hekimliğiyle ilgili fakültede verilen tüm eğitimi tamamlamış durumdayım.

    http://www.who.int/reproductivehealth/publications/maternal_perinatal_health/cs-statement/en/

    Link Who’nun 2015 tarihli sezaryen doğum oranı. %10-15 halen önerilen oran. %10’dan fazlasının anne-bebek mortalite ve morbiditesine istatiksel anlamlı bir katkısı bulunamamış. Mısır, Hindistan gibi gelişmemiş ülkelerde yeterli sağlık personeli olmadığı için sezaryen gerekli durumlarda bile yapılamayabilir. Bu yüzden oranların artması buralarda tabi ki mortaliteyi iyi yönde etkiler.

    Sezaryenin de tüm operasyonlar gibi riskleri, komplikasyonları vardır. İnsanın karın duvarını kesip geri diksek, bunu çok fazla sayıda insana yapsak bu bile komplikasyonlar doğurur. Hiç bir şey olmasa, anestezinin komplikasyonları var. Önemli olan, her kişiyi ayrı değerlendirip normal doğumun komplikasyon riskiyle sezaryeni kıyaslayıp akılcı bir seçim yapmak.

    Tüm gelişmiş ülkelerde anneler normal doğuma teşvik edilir. Devletler sağlık sistemlerinin ekonomik yönünü düşünmek zorunda. Normal doğum sezaryene oranla çok daha ucuzdur, daha az eğitimli personel gerektirir, anneyi hastaneye yatırmak gerekmemesi de cabası. Tüm sağlık sisteminde cost-effective denilen yöntemler tercih edilmek zorundadır.

    Siyasilerin söylemlerinden haberim yok, devlet politikalarının normal doğumu teşvik etmesini doğru buluyorum ama bu siyasilerin söylemleriyle olacak bir şey değil. Olur olmaz her şeye burun soktukları hepimizin malumu zaten.

    Kadınla ilgili şeyler gerçekten haddinden fazla tartışılıyor nedense. Bugün ameliyatla alınan böbrek taşlarının büyük kısmının düşmesini beklemek aslında hasta için daha iyi olabiliyor, bazı doktorlar buna rağmen maddi çıkar gözeterek operasyonu tercih ediyor. Bunun gibi daha bir sürü tıbbi mesele tartışılmazken her yerde oral kontraseptiflerin zararları, sezaryen gibi tartışmalar görüyorum. Çoğu da insanları endişeye sürükleyecek cinste oluyor, üzücü bir durum.

    Son olarak, anne normal doğumdan ciddi olarak korkuyorsa, düşüncesi ona anksiyete veriyorsa bu zaten okulda sezaryen endikasyonu olarak öğretilen bir şeydir. Kimseyi normal doğuma zorlamak gibi bir düşüncem yok, herkes kendi kararını verir, ama daha kolay, riski daha az, anneyi hemen ayağa kaldıracak bir yol varken insanları akın akın ameliyat masalarına teşvik etmeyi doğru bulmuyorum.

    İyi günler dilerim.

    Beğen

  2. Merhaba, katkınız için teşekkürler. Bu yazıyı sezaryenle doğuran kadınların anne sayılamayacağına ilişkin tartışmaların yaşandığı bir
    Dönemde yazmıştım. Amacım bu konuda bir tercihi öne çıkarmak veya karşılaştırma yapmak değil zaten bunun için gereken donanıma kesinlikle sahip değilim. Söylemek istediğim şey, devletin yalnızca annenin kendisinin ve bebeğinin sağlığını önceleyerek doğru şekilde bilgilendirilmesiyle sorumlu olduğu ve bu bilgiler ışığında annenin seçim hakkının korunmasının önemi…

    Beğen

  3. Merhabalar öncelikle ☺ Bloğunuzu çok beğendim. Bir günde tüm yazılarınızı okumuştum daha önce de. Psikoloji okuyorum ve toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili bir araştırma yapıyorum. Bu roller beni çok rahatsız ediyor. Çünkü benim tüm sevdiğim şeyler erkeklerle özdeşleştirilmiş durumda. Şimdi doğumla ilgili yorumları görünce aklıma geldi. Siz doğumla ilgili ne düşünüyorsunuz ? Ben kadınları yüzyıllardır erkeklerden geri bırakan şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Doğum öncesi süreçte olsun sonrasında emzirme, lohusa vs derken kadınlar kariyerlerinde vs geri kalıyorlar ama erkekler için hiçbir sorun teşkil etmiyor. Çocuk kadını eve hapsediyor maalesef. Sizce de artık teknoloji ile çocuk üretmenin, kadınları özgürleştirmenin vakti gelmedi mi ? Ve bir diğer sinir olduğum konu bütün eşitsizlikleri evrim teorisine bağlamaları ve normal olduğunu söylemeleri. Evrim teorisinin de çok cinsiyetçi olduğunu düşünüyorum. Yok şundan şundan dolayı erkeklerin Matematik i Fizik i Bilgisayar becerileri daha iyi evrimleşmiş erkek 3 boyutlu düşünme de daha iyiymiş vs vs. Çoğu insanı gözlemleyerek kendimden de yola çıkarak bunların yanlış olduğunu düşünüyorum. Ama kitaplar da bile mevcut bu argümanlara siz nasıl yanıt verirdiniz? Çok dolmuşum 😂 Çünkü gerçekten artık bıktım evrim, x, y, z bahane edilerek kadınların sadece bebek bakıcılığı yapmak için tasarlandığı yönündeki argümanlardan. Cevap verirseniz çok mutlu olurum yazılarınızı merakla bekliyorum kendinize iyi bakın ☺

    Beğen

    1. Merhaba, çocuklar konusunda çözüm bana sorarsanız eşit ebeveynlikten geçiyor. Doğum izninin eşitlenmesi gibi devletin alacağı önlemlerin yanında (ki bu atılacak en önemli adımdır, işe alımlardaki ayrımcılık da ortadan kalkabilir) annelerin de çocuğun bakımından babasının da eşit şekilde sorumlu olduğunu bilerek hareket etmesi gerekiyor.

      Evrim teorisinin çıkış noktası cinsiyetçi öğeler barındırıyor, evet. Çünkü Darwin Viktoryen dönemde yaşadı ve düşüncelerine o dönemin toplumsal kabulleri etki etmiştir, hatta bazı araştırmacılar Darwin in bazı cinsiyetçi çıkarımlarının kendi düşüncesi mi dönemin kabullerine uyma baskısının sonucu mu olduğunu tartışırlar. Ama Darwin in teorisinde insan doğasının ve cinsiyetle ilgili olguların sabit ve sürekli değil değişken olduğu önermesi de vardır. Dolayısıyla cinsiyete bağlı sabit çıkarımlar yapmanın mümkün olmadığını da Darwin in kendisi söylemiştir. Evrimin kadınların bazı konularda daha zayıf olduğunu öne sürdüğünü sanan kişilere 19. değil 21. yüzyılın bilimsel gelişmelerini takip etmelerini önerebilirsiniz. İnsan beyninin cinsiyetinin olmadığı ve cinsiyete bağlı kabullerin birçoğunun sosyal kurgulara dayandığı artık bilimsel çevrelerce kabul görüyor. En kötü 20. yüzyıldan takip etsinler. 1927 yılında bir bilim kadını yanılmıyorsam Cornwell Üniversitesi’ne beynini bağışladı ve ardından kadın beyninin erkeklerinkinden daha az kapasitesi olmadığına dair sayısız makale yayımlandı. Bugün kadınların belli işler için yaratıldığını düşünmek zamanında zencilerin beyazların işlerini görmek için dünyaya geldiğini düşünmekten farksızdır. Sizi çok iyi anlıyorum, böyle şeyleri anlatmak için hala enerji kaybediyor olmamız can sıkıcı. Ama artık kadınların birbirlerinden haberdar olmaları ve bu gibi aşağılamalara karınlarının tok olduğunu bilmek de cesaret verici. Takip etmenize ve güzel yorumlarınıza çok sevindim, hep cesur ve asi kalın 😉

      Beğen

      1. Cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederim ☺ Evet, dediğiniz gibi insan beyninin yapısı bile değişiyor, değişken. Bir programda izlemiştim. Adamın teki keman çala çala beyin yapısını değiştiriyordu. Nörolog da insan beyni şekil alan bir plastik gibi aslında demişti. Ama tabi bunları kadın düşmanı cinsiyetçi insanlara anlatmak da kar etmiyor dediğiniz gibi 200 yıl önceki Aşkın Metafiziğine saplanıp kalmışlar 😂 Tabi egolarını tatmin etmek için yıllarca kadınlara yapmadıkları kalmadığı için hala o ataerkil düzen devam etsin kadını sömürelim istiyorlar… Yazılarınızı okurken tam da sitem ettiğim şeye ne kadar da güzel yorum yapmış diyorum. Kadınların biyolojik saati, kadın cinselliği vs. Duygularıma tercüman oluyorsunuz ☺ Kültürde çok etkili tabi bunlarda. Mesela Finlandiyalı erkeklerin eş seçiminde ilk baktıkları şey zeka iken Türk erkeklerinin güzellik 😂 Umarım bu ataerkil kültürün bu düşüncelerini yakabiliriz ☺ Çok konuştum kusura bakmayın 😂 Ama kadınlar da bu coğrafya da erkekler kadar ataerkil olduğu için konuşacak insan sayısı az 😬 Sizin gibi insanları görünce yalnız olmadığımı hissediyorum ve umutlanıyorum ☺ Siz de hep cesur ve asi kalın hoşça kalın 😉

        Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s