Star TV’nin yeni dizisi Paramparça izlenme rekorları kırıyormuş.
Tahammül edebildiğim kadarıyla izledim.
Yine bir erkekten başka bir yaşama amacı / sebebi olmayan ne iş yaptığını bilmediğimiz histerik kadınlar var. Dilara, güzel, zengin ama dırdırıyla kocasını bıktırmış, kendi kızına bile dengeli şekilde şefkat gösteremeyen sinirli bir tip.
Cihan, hayran olmamız gereken, zengin, başarılı, yakışıklı, babacan, kızına gereken ilgiyi gereken şekilde gösteren, Gülseren’e olan aşkını kıskanmamız gereken erkek, rol model gibi birşey aslında…
Dilara, kocası Cihan’ın ayrılma isteğini kabul etmiyor. Kocasının başka bir kadınla görüştüğünü öğrenmesine rağmen adamın peşini bırakmıyor, dırdırıyla kafasını şişiriyor. Dilara, şefkatli ve sevecen bir anne değil. Sosyal hayattaki konumunu daha çok önemsiyor.
Evli bir adamın başka bir kadına aşkını izliyor ve gerçekleşmesini bekliyoruz.
Cihan, aşık olduğu kadına <<Ben sende anneliği gördüm>> diyor.
Sonra bu hayran olduğumuz erkek, aşık olduğu Gülseren hakkında <<ileri geri>> konuşan karısı Dilara’ya tokatı çakıyor. Dilara yere yapışıyor.
Öyle ki, hak veriyoruz.
Bir de Alper ve Solmaz var. Bunlar da evli. İki sahne sonra Alper de Solmaz’a tokatı çakıyor. Bu sefer daha şiddetli. Kadın yere yapışmakla kalmıyor, dudağı da kanıyor. Hikaye kurgusu yine hak vermemizi gerektiriyor.
Hikayenin kalanı faso fiso.
Şarap kadehini buzlayan ahlak, kadına şiddetin meşrulaştırılmasına ses etmiyor.
Şiddete hayran oluyoruz. Histerik kadına kıl oluyoruz.
İyi ve zavallı bir anne değilseniz sevilmeyi de hak etmiyorsunuz bunu da aklınızın bir köşesine yazın.
Histerik kadın imajı besleniyor
Kadın düşmanlığı besleniyor.
Şiddet besleniyor.
Biz de seyrediyoruz.