Zorunlu ev karantinaları, “bakımlı olmak” uğruna bedenimize yaptığımız ufak tefek eziyetlerin ne kadarını gerçekten “kendimiz için” yaptığımızı anlamak için iyi bir fırsattı.
Eminim ki birçok kadın bıyıklarıyla veya kaşlarıyla uğraşmayı bıraktı ya da bunu eskisine göre çok daha özensiz şekilde yapıyor. Dışarıya çıkıp şort giymeyeceksek bacaklarımızdaki tüyler bizi o kadar da rahatsız etmiyor. Kolsuz bluzlerle sokağa çıkma mevsimi gelmediyse birkaç milimetrelik koltuk altı kılı uzatmak o kadar da korkunç gelmiyor.
Şahsen koltuk altlarımın görünür olduğu günler onları her gün tıraş ederken, kimsenin görmediği zamanlar 3-4 günü hiç rahatsız olmadan geçirebildiğimi fark ettim.
Kendin için / başkaları için tartışması kadınlar arasında çok sık gündeme geliyor ve kendimi başkalarının ve tabii ki dev bir sektörün etkisinden soyutlamam mümkün olmasa da, evde dururken neyi gerçekten kendim için yaptığımı anlamaya çalışıyorum.
Koltuk altlarımın pürüzsüz olması benim için önemli mi? Hayır.
Koltuk altımda kıllar olması bana çirkin mi hissettiriyor? Hayır. Kılsız daha mı güzel hissediyorum? Ona da hayır.
Kıllar daha mı az seksi hissettiriyor? Hayır, aksini bile söyleyebilirim.
Koltuk altı kılının benim için rahatsız edici tek yönü daha fazla terlemek.
Peki kıllarımı terlediğim için mi kesiyorum?
Bir noktaya kadar evet.
Ama kökünden kesme sebebim, insanların koltuk altımda kıl görüp beni ayıplayacağından korkmam.
Bunu fark etmek benim için büyük bir uyanış oldu. Koltuk altını başka yerlere de uyarlayabilirsiniz.
Mesela dizimin altındaki birkaç kıl tüyün orda olmaması neden bu kadar önemli? Kılsız bacaklarımı daha mı güzel buluyorum? Hayır. (Bronzlaşmak veya spor yapmak daha güzel bacak demek olabilir ama kılla ilgili bağlantıyı gerçekten göremiyorum.) Peki neden kıllı bacaklarımla işe, markete, denize gidemiyorum? Çünkü bacağımda kıl olması ayıp karşılanır. Bacaklarımdaki tüylerle sadece bunun için uğraşıyorum. Ayıplanmamak için.
Genital tüyler de buna benzer ama bir yandan bambaşka bir konu. Ben bu konuda Türk kadını kadar takıntılı olan başka bir millet görmedim. Ergenliğe girer girmez sanki o tüyler büyük bir günahmış gibi sıcak ağdalarla canı acıta acıta yolunur. Bu coğrafyada jilet de kullanılmaz çünkü pürüzsüzlük ve acı çekme üzerine tuhaf saplantılarımız vardır.
Ben tüylü genital bölgeyi açık ara çok daha seksi buluyorum. Kendimi bir kız çocuğu gibi görmeyi sevmiyorum ve bu konudaki ayıplama görünür olmadığı için hiçbir zaman umrumda olmadı. Bu yüzden hep kendi bildiğimi okudum. Hiçbir zaman idrar yolu enfeksiyonu olmadım. Türkiye’de kadınlar arasında bunun çok yaygın olduğunu ve genital tüylerin alınmasıyla doğrudan bağlantılı olduğunu biliyor muydunuz?
Ülkemizde nedense genital tüylerin pis olduğuna dair tuhaf bir algı var. Halbuki tam tersi, dışarıdan gelip genital enfeksiyona sebep olabilecek mikrop ve bakterileri durdurmak için oradalar. Ayrıca tüylerin altındaki cilt dokularını nemli tutarak cildin irrite olup enfeksiyon kapma şansını da azaltıyor, dokunmaya karşı daha hassas kalmasını sağlıyorlar.
Tabii bu tamamen kişinin kendisine kalmış bir konu. Sadece tüylerinizi almadan / kesmeden önce kendinize sorun. Bunu neden yapıyorsunuz? Öyle gerekiyor diye mi? Kendinizi böyle beğendiniz için mi? Partneriniz istiyor diye mi? Temiz olmak için mi? Yoksa ayıplanmamak için mi?
İnternette kadın düşmanlığı yapan yorumlar sallayan erkeklere bakmayın. Birlikte olduğunuz kişi pedofili değilse kıllarınızla sizin kadar ilgilenmeyecektir. Batılı kültürler, tek Tanrılı dinlerde kadınların saçlarının kapatılmasıyla bu konu arasında bağlantı olduğunu düşünür. Kıllı bir beden ergin, yetişkin bir bedendir ve bu yüzden vücuttaki tüm tüyler aslında seks çağrıştırır, kadınların saçını örtme telaşı da bundandır.
İnsanlar arasındaki sevgi, hadi sevgiyi de geçelim, tutku ve çekim, kıla tüye bakmaz. Çekim duyduğu kişinin tercihlerini, özgüvenini, bedeninin doğal halini arzular. Bizim ömrümüzün büyük kısmını onlarla uğraşmakta geçirdiğimiz kıl tüyü pek çok kişi aslında görmüyor bile. Fark etmiyor. Her iki anlamda da.
İşin geldiği yer yine aynı. Kadın olmak ve bunun getirdiği ayıp yükü. Kadınlar da erkekler gibi ergenliğe girince vücutlarındaki tüyler artar. Koltuk altı, bacak veya genital bölgedeki kıllar aslında bizim kadın kimliğimizin bir parçası. Ağda bantları veya kuaför salonları ise yaşadığımız dönemin ve toplumların dayatması.
Düşünsenize Türkiye’de yaşayan kadınların büyük çoğunluğu bedeninin doğal halini hiç görmemiştir bile. Peki siz, kendi bedeninizi hiç gördünüz mü? Kendimizi kendimize karşı ayıplamanın ne kadar korkunç bir baskının sonucu olduğunu hiç düşündünüz mü?