Hepimiz aynı masallarla büyüdük.
İyi kalpli güzel prenses (hatta çok güzel olmalıdır), kurtarıcı prensini bekler.
Tuzaklara düşer, yanlış kararlar verir, ancak prensi gelip onu kurtarır ve hayatını tamamlar.
Masallarla dalga geçsek de, bu ilişki kalıbı kafamıza kazındığı için normal ilişkiler kurmakta zorlanıyoruz.
Sevgili ile ilişkiyi bir tamamlama, eksik parçayı birleştirme sözleşmesi gibi görüyoruz. Sahip olmak, sahiplenilmek istiyoruz.
Sahip olma genellikle erkeğe, sahip olunma da kadına düşüyor.
Kurtarıcı erkeğini bekleyen iyi kalpli fedakar kadın. Biraz akıllı olması, okuması, para kazanması uygun görülebilir. Ama tam bağımsızlık talebi hoş karşılanmaz. Ahlak, namus, annelik gibi tanımı başkalarının kafasında yazılmış kutsal kavramlarla bağlıdır.
Kurtarıcı bekleyen – eksik – kişinin tamamlanması gereken noktaları olmalıdır.
Bu yüzden muhtemelen iyi araba kullanamaz.
Kandırılmaya açıktır (biraz saftır, o da iyi olduğundan), kendini savunamaz.
Kaç yaşında olursa olsun bekarsa ve evde yalnızsa erkek ustalar çağırmamalıdır.
Herhangi bir tartışmada muhakkak eksik bir yönü bulunur, kendi kadınsal alanına girmeyen konularda erkek partneri muhakkak en iyisini bilir.
Benim başıma çok geldi. Benzer hikayeleri çok duydum. Eğitim seviyesi biraz yüksek, sosyal hayatta erkeklerin alanına girebilmiş olan kadınlar ilk fırsatta aşağılanır. O kadar okumuşsun ama, doktora yapıyorsun ama, yüksek puanlar almışsın ama,… ama kafan, mevzusu ufacık ilişki sorunları olan bu tartışmaya bile basmaz.
Çünkü -kurtarıcı- peygamber erkek en iyisini bilir.
Neden bütün peygamberler erkektir?
Çünkü bir kadın ne yaparsa yapsın, bazı konuları erkekler kadar iyi bilemez. Kurtarmak onlara düşer.
Kadın eksiktir.
Milletvekili olur, yine şıklık yarışı yapmaktan başka bir işe yaramadığı düşünülür.
Angela Merkel’in fiziksel görüntüsü hakkında yorum yapan ODTÜ bilgisayar mühendisliği mezunu erkek gördüm. Aptal diyeceğim, değil.
Evet dünyanın en güçlü kadını olabilirsiniz, yine de aşağılayacaklar.
Kimi beklediğinizi, kiminle tamamlandığınıza inandığınızı bir daha düşünün…