Eğer bir kadınsanız, çevrenizdeki sosyal düzen size kendinizi kötü hissettirmek üzerine kurgulanmıştır.
Fiziksel olarak mükemmel ve arzulanabilir olmanız gerekir.
Gel gör ki, asla yeterince arzulanabilir olamazsınız. Bu da sizi devamlı eksik bir kadın yapar.
Selülitleriniz olabilir. Fazla kilolarınız. Kalın bacaklarınız. İnce bir beliniz olmayabilir. Belki düz bir kalçaya sahipsinizdir, sarkık göğüslere. Karnınızda, kalçanızda çatlaklar vardır. Bunlar hep büyük sorunlardır. Hayatınızın tam ortasına otururlar. Aslında tamamen sağlıklı ve normal olduğunuz aklınıza bile gelmez. Her yerde çözümler arar, diyetlere, kremlere başvurur, aynanın karşısına geçip kaşınızı kaldırıp karnınızı içine çekerek hangi operasyonla model-kadına ne kadar benzerim denemeleri yaparsınız. Kendi bedeninizde iyi hissetmeniz çok zordur. Kuralları başkaları koyar.
Silikonlu top memeler ile popoların Tayland’da boynuna halka geçiren kadınlar kadar komik, sıska bir bedene sahip olma çabamızın ise Çinli kadınların küçük ayaklara sahip olmak için yaptıkları kadar anlamsız olduğunu bilmek gerek. Moritanya’da evlenebilmek için şişmanlaması gereken kadınlar ile kendilerini potansiyel kocalarına beğendirmek için 34 bedene düşmeye çabalayanların aynı düzenin kurbanı olduklarını da.
Kadınlara yönelik bu fiziksel ayrımcılık o kadar acımasızdır ki, insana dair birçok doğal özellik erkeğe zimmetlenmiştir.
Ayakların nasır tutması, vücuttaki kılların uzaması, terlemek, hatta yaşlanmak gibi insani durumlar sizi eksiltir.
Daha da önemlisi, bu insani durumlar sizi erkeksi kılar. Kadın olmak için insanlıktan çıkmanız gerekir.
Susie Orbach bu durumu çağdaş toplumda kadın bedeninin sınırlı tasviri olarak tanımlıyor.
Kadın bedeni doğru şekliyle tek ve belirli bir kalıptır ve bunun dışına çıkan her türlü çeşitlilik yanlış, eksik veya çirkindir.
Naomi Wolf, kadın bedeni üzerindeki faşist dayatmanın nesilden nesle dozunu artırdığını, bunun da doğrudan kadının toplumsal hayattaki yerini genişletmesiyle ilgili olduğunu söylüyor: “Kadınlar politik ve sosyal hayatta güçlendikçe, önlerine yeni bir set çekildi. Biz domestik rollerimizden sıyrıldıkça bu güzellik efsanesi daha da yaygınlaştı. Daha fazla hakka sahip oldukça ideal güzellikle ilgili görseller gözümüze daha çok sokulur oldu” diyor Wolf.
“Anneannelerimizle karşılaştırdığımızda, görünüşümüzle ilgili memnuniyetsizliğimiz çok daha fazla. Beslenme bozuklukları, estetik operasyonlar artıyor. Fiziksel takıntılar ve yaşlanma korkusu, özgürlüğümüzü zehirliyor.”
Bizim güzelik kurallarını aldığımız Batı toplumlarındaki kadınlar bu dayatmalara karşı çıkmaya başladı. Medya, kadın düşmanı söylemlerini rahatça döküp saçamıyor, cinsiyet ayrımcılığı artık karşılık değil tepki buluyor. Türk basını ise aynı tepkiye konu olmadığı için kadın bedeni ve düşmanlığı üzerinden ucuz haberler yapmaya devam ediyor.