Irkçılığa karşı çıkabilirsiniz. Küçük yaştaki kızların evlendirilmesini eleştirebilirsiniz. Cinsiyet ayrımcılığının yanlış olduğunu söyleyebilirsiniz. Bir insan grubunu fiziksel veya başka özelliklerine dayanarak aşağılamanın, farklı muamele ve kurallara tabi tutmanın çağdışı bir davranış olduğunu yazıp çizebilirsiniz. Ancak tüm bunlar herhangi bir dinin gereği olarak yapılıyorsa ağzınızı açamazsınız. Konuşmak, yazmak, söylemek yasaktır. Faili meçhule kurban gider, toplumsal lince uğrayabilir, en iyi ihtimalle saygısızlık ve özgürlüklere müdahale ile suçlanırsınız.
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu en büyük çıkmazın bu olduğunu düşünüyorum. Toplumlar gelenekselleştiği için sorgulanamaz normlar haline gelen sosyal ve dini öğretileri sorgulayıp reforma tabi tutma özgürlüğünü kazandıkları gün gelişmeye başlıyorlar. Bizim sorgulanamaz normlarımız, örneğin gecenin bir köründe hasta, yaşlı, bebek demeden davulla uyandırılmayı zorunlu kılar. Tek kelime edemezsiniz. Bizim geleneklerimiz kadınları ABD nin bir zamanlar otobüslerde yaptığı gibi cenazelerde ve her türlü manevi törende en arkaya iteler. Sesinizi çıkaramazsınız. Bizim töremiz işin içine dini değerler girince yolsuzluğu hoş görür, sistem çürür, kokuşur, kılınızı kıpırdatamazsınız.
Özgür düşünce değil, soru sormak değil, kutsala saygı kisvesi altında susup oturmak öğretilir, oturur kalırsınız.
Öyle işte, oturmaya devam…