Türkiye’de kadınların kendi soy isimlerine sahip olma hakları olmaması üzerine çok yazı yazdım. Bu yazıda, kanunen sahip olmadığınız bu hakka erişime yargı aracılığıyla nasıl izin alabileceğinizi anlatacağım.
Öncelikle şunu söyleyeyim, kadınların kendi soyadlarını kullanması gelişmiş toplumlarda bir tartışma konusu değildir. Çünkü hukuk sistemleri insanları cinsiyetleriyle değil vatandaş, daha güzeli insan olmalarıyla tanımlar. Kanunlar insanlar içindir. Siyahiler ve beyazlar için ayrı kanunlar yapmak ne kadar utanç vericiyse bir kadını farklı kurallara tabi tutmak da o kadar rezil ve utanılası bir durumdur. Bugün içinde bulunduğumuz durumun karanlığının yanında, bundan 100 yıl sonra kanun yapıcıların medeni kanundaki kadın – erkek ayrımı yapan rezil uygulamalara bakıp utanç duyacağından eminim, bu bakımdan oldukça optimist sayılırım.
Aslında bizim Anayasamıza göre de, kanun önünde herkes eşittir. Bir de Anayasamızın birçok gelişmiş Avrupa ülke Anayasalarının ötesine geçen başka bir hükmü vardır ki, insan hakları konusundaki milletler arası sözleşme hükümleri kanunların önünde sayılır.
İşte bugün son derece gerici ve utanç verici kabul edebileceğimiz medeni kanunun bizden aldığı kimlik ve kişilik haklarımızı bu kanun önünde eşitlik ilkesi ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan hükümler sayesinde, zorla ite kaka da olsa alabiliyoruz.
Eğer sadece evlenmek istediğiniz için sizi siz yapan en temel şeyden, isminizden vazgeçmek size de zor geliyorsa, evlilik sürecinde dikkat etmeniz gereken bazı noktalar var.
Öncelikle evlilik başvurusu sırasında, başvuru yaptığınız belediye memuruna kendi soyadınızı da korumak istediğinizi söyleyin. Artık kanunen, kocanızın soyadının önünde evlenmeden önce sahip olduğunuz kendi soyadınızı kullanabiliyorsunuz. Yani iki soy isim kullanabiliyorsunuz. Normal şartlar altında, belediyedeki memurun başvuru işlemi esnasında size soruyu otomatik olarak sorması gerekiyor: kendi soyadınızı koruyacak mısınız?
Başvuruyu alan memurun elinde standart bir dilekçe örneği mevcut. Eğer evet derseniz hemen çıkarıp önünüze koyuyor. Tek yapmanız gereken imzalamak.
Gelgelelim birçok belediyede bu uygulamanın yapılmadığını, kocalar kızıyor gibi saçmasapan argümanlarla kadınların haklarından haberdar edilmediğini duydum. Bu yüzden, kanuni hakkınızı bilin, başvuru esnasında, belediye memuru size sormasa da kendi soyadınızı korumak için dilekçe vermek istediğinizi söyleyin. Bu işlemi başvuru veya evlilik sonrasında da yapmak mümkün, ancak daha çok uğraşırsınız.
İkinci konu, ben neden başkasının soyadını da kullanmak zorundayım? Bir aile birliği kuruyorsak kocam neden benimkini almıyor? İki soy isim birleştirip bir aile ismi yapamaz mıydık? Ben bütün hayatımı bu isimle yaşadım, neden erkekler gibi doğduğum ve beni ben yapan isimle ölemiyorum? gibi sorularınız varsa, maddi ve manevi imkanlarınıza bağlı olarak bir çıkış yolunuz daha var.
Bu noktada sahip olmanız gereken ilk ve önemli şey, sizi kişiliğinize saygı duyacak kadar seven bir adam. Sizinle sahiplik değil aşk ilişkisi kurmak isteyen bir insan. Üzerinize etiket gibi ismini yapıştırıp sizi kendisinin aynısı yapmakla değil, renkleriniz ve kimliğinizi değiştirmeden olduğunuz gibi kalacağınız hayatınıza dahil olmakla ilgilenen bir arkadaş. Aslında her insanın eşit olduğunu idrak edebilmiş bir insan.
Soyadınızı korumak istediğinizi bir veya birkaç kişiye anlatıp onları ikna etmeniz gerekiyor olabilir. Bu, işin en zor kısmı. Ama bu noktaya geldiyseniz şunu unutmayın, bir kişiyi sevmeniz o kişi olmanız gerektiği anlamına gelmez. Evliliği sıkıcı yapan ve aşkı öldüren şey, aslında insanların, genelde kadınların, hayatlarındaki erkeklerin birer türevine dönüşmesidir. Başka birinin adını taşımaya zorlanmak aslında basit düşününce çok tuhaf birşey. Çok yakın can ciğer kuzu sarması bir çocukluk arkadaşı hayal edin. Adı Zeynep. Bir süre sonra sizin adınızın da Zeynep olmasını bekliyor. Oldukça anlamsız, yıpratıcı ve saçma olurdu. İşte bana göre evlilikler de böyle oluyor. Kadının önce ismini, adını, soyunu, sopunu, sonra bunlarla beraber kişiliğini ve yaşamını alıp götürüyor. Bir de evlenince değişen insanlardan bahsediyorlar. İnsanları değiştirmemek gibi bir seçenek de var oysaki.
Sürece dönecek olursak, ben evlendikten sonra bir ay içerisinde dava açtım. Eğer böyle bir niyetiniz varsa, daha dur erken vs. diyenleri dinlemeyin. Hemen yapın.
Avukata vekalet vermeye gittiğinizde işin ne kadar vahim ve acil olduğunu zaten göreceksiniz. Çünkü devlet, evlendiğiniz için kocanızın soyadı yazmayan herhangi bir belgeyi kimlik olarak kabul etmiyor. Kocanız eski kimliğiyle her işini rahatça görürken sizin en basit noter işlemi için bir aylık kanuni süreyi de beklemeden, hemen hemen hemen kimliğinizi değiştirmeniz gerekiyor.
Şunu söylemem lazım, seçeceğiniz avukat çok önemli. Mümkünse avukatınızı kendiniz seçin. Dilekçenin sağına soluna kızlık soyadı yazmayacak kadar bilinçli biri olmalı ki, ben evlenmeden önceki gün de kadındım, doğduğum günden beri kadınım, nasıl ki kocamın oğlanlık soyadı yok, benim de kızlık soyadım yok gibi açıklamalar yapmak zorunda kalmayın.
İşini bilen bilinçli bir avukata vekalet verdiğinizde, şanslıysanız 6 ay içerisinde geri alacağınız isim hakkınızın bedeli avukatın vekalet ücretini hesaba katmazsanız 2-3 bin TL den fazla değil ama ben sınırlı hukuk bilgimle avukatsız bu işe girmeye cesaret edemedim. Davanın konusu <evlenen kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasına izin verilmesi> ve artık ilk derece aile mahkemelerinde davayı kazanmak mümkün. Yalnız Ankara’da yerel mahkemelerde bu davayı açıp kazanan en az 11 kadın olduğunu biliyorum.
Ben dava sürecinde sahip olduğum kart ve kimlikleri mümkün mertebe değiştirmemeye çalışsam da, ehliyetim haricinde sahip olduğum tüm belgeleri değiştirmek zorunda kaldım. Birçok banka artık merkezi sistemden devletin size tanımladığı ismi otomatik olarak çektiği için, yeni kimliğiniz olmadan bankada işlem dahi yaptıramadığınız durumlar olabiliyor.
Diğer yandan, avukata vekalet verdikten sonra soyadı davası için kılımı kıpırdatmadım diyebilirim. Ne yazık ki, Türk mahkemeleri kadının soyadını bir kimlik meselesi değil aile meselesi olarak görüyor ve kocanızı müdahil davalı olarak davaya dahil ediyor. Yani siz davayı nüfus müdürlüğüne açıyorsunuz ama mahkeme aslında kocanıza da dava açmanız gerektiğini iddia ediyor. Eşim önce davayı kabul ettiğine dair bir dilekçe vermek için adliyeye gitti. Dava günü ise hakimin isteği üzerine benim bile çağrılmadığım mahkemeye çağrıldı. Hakimin emin misin, sonra daha fazlasını ister gibi sorularına cevap vermek zorunda kaldı. Yani bu süreçte dirayetli bir kadının yanında, dirayetli bir erkek gerekiyor. Bugün İran’da başörtüsü dayatmasını protesto ederken kadınların yanında beyaz tülbent sallayan erkekler gibi…
Haziran ayında açtığım davaya ilişkin karar sonraki yılın Şubat ayında kesinleşti. Karar kesinleşince her şey çok kolay, karar bağlı olduğunuz nüfus müdürlüğüne tebliğ ediliyor ve fotoğrafınızı verip elinizi kolunuzu sallayarak kimlik başvurunuzu yapıp çıkıyorsunuz.
Bu sürecin dirayetli insanlar gerektiren bir diğer yönü de, eve sürekli Aile Mahkemesinden kağıtlar gelmesi. Tebligatı getiren postacının fısıldayarak konuşması, posta kutusuna yapıştırılan kağıtları gören komşuların kim bilir neler düşünmesi…Ama sonuçta umursadığınız kadar zarar…
Sonra yeni kimliğinizi alıp banka kartlarını, mesleğinizle ilgili belgeleri değiştirirken gelen ve mahcubiyet bekleyen boşandınız mı sorusu. Kendi kendimi umrumda değil diye ikna etmeye çalışsam da en çok zorlandığım kısım bu oldu. Ama bunun da hayır dava açtım, kendi adımı kullanmak istedim cevabını verip karşınızdaki meraklı ve ilgili başka kadınların takdir eden bakışlarını görmek gibi bir olumlu yan etkisi var. Paylaşmak cesaret gerektirdiği gibi cesaret de veriyor…
Son olarak avukatın talep etmiş olduğu vekalet ücretinin davacıya geri ödenmesi konusunu mahkemenin akla ziyan bir yorumla ele alıp, zorla davaya müdahil ettiği eşin üzerine yıkmaya hükmetmesi var. Elbette eşinizin size öyle bir para ödemesi gerekmiyor ama devlet burnundan kıl aldırmadığı için, sizin kimlik sorununuzu karı – koca meselesine döndürmeyi başarıyor. Bunun gibi şeyler hassas kalplere ve ataerkil ilişki kodlarına büyük zarar verebilir. Ya da ilişkinizin ve birbirinize olan saygınızın gücüne sevinip gülüp geçebilirsiniz.
Bu konuda yardım isteyen daha detaylı bilgi almak isteyen kadınlara seve seve danışmanlık yaparım. Bitirirken bu notu da düşeyim.