Beklemek

wait for the prince

Kadınların hayatı mevcut sosyal düzende beklemek üzerine kurgulanmış.

Öncelikle,

O bir yerlerden çıkıp gelecek olan yakışıklıyı beklemek.

Onun çikolata çiçek gibi alışverişlerle düşünceli davranmasını beklemek.

Uzanıp sizi öpmesini beklemek.

Sizi çok sevmesini beklemek.

Sizi arzulamasını beklemek. Bu kısım çok kritik. Kadının arzulanan pozisyonunda kalması gerekiyor. Kocasıyla  olan cinsel hayatını değerlendirebilecek veriye sahip olmaması veya bunun kendisi için zaten o kadar da önemli olmadığını düşünmesi. Enerjisini başkalarının hoşuna gitmeye uğraşarak harcaması. Kendisi için neyin çekici olup neyi arzuladığını düşünecek vakit bulamayacak kadar beğenilme ihtiyacıyla kafayı bozması. 

Bir süre sonra,

Sizi ailesiyle tanıştırmasını beklemek.

Sizinle evlenmek istemesini beklemek.

Size yüzük alıp alnınızı kara çıkarmayacak şekilde evlenme teklif etmesini beklemek.

Evlenmek. Burası edilgen değil, çünkü evlenmek dünyadaki asli görevlerinizden biri olduğu için karşınızdakini türlü stratejilerle yola getirerek evliliğe ikna etmek size düşüyor. Ve bundan sonra sizin hayatınız başlıyor. Listedeki görevler. Yapmanızın hoş karşılanmasından öte, gerçekleştirmezseniz ayıplanıp acınılacak bir insan olacağınız kadar önemli vazifeler. Varoluş sebepleriniz. Hayır, varoluş sebebinizi siz belirleyemezsiniz. Zaten oturup düşünecek vaktiniz de olmayacak. Genellikle 25-30 yaş arasına denk gelen ve aslında kendinizi tanıyıp ne istediğinizi veya istemediğinizi anlamanız gereken kritik dönem bir erkeğin gelip bir şeyler yapmasını bekleyerek geçecek. 

Çocuk yapmayı beklemek.

Sonra o çocuk üzerinden başka birtakım şeyler beklemek.

Modern dünyada, iyi bir anne, ev ile işin dengesini kurabilen bir eş olmak.

Para kazanmak, evi düzenli tutmak, kocanızı mutlu etmek, çocuklarınıza iyi bir anne olmak.

İşte ancak bunları yaparsanız, son derece ayıp olan varoluşunuz ve bedeniniz toplumsal kabul görür, İsmail Küçükkaya’nın diline doladığı kutsal annelerden biri bile olabilirsiniz.

Oysa,

Kendi hayatıyla herhangi bir şey  yapmak isteyen bir insanın eyleme ihtiyacı vardır. Yan gelip yatmak da dahil.

Sosyal düzen baskı vesaire gibi bahaneler bir yere kadar. Aslında belirli imkanlara sahip herkes kararı kendisi veriyor.

 

Kendi hayatına sahip olacak kadar canlı ve cesur olmak mı yoksa başkalarının yazıp yönettiği oyunu oynayarak vadedilen pasif huzuru bulmak mı?

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s